Türkiye İstatistik Kurumununun raporlarına göre bugün Türkiye’de 18 milyon insan “Z Kuşağı” denen kuşakta yer alıyor. Ve bu oran her geçen yıl artarak devam ediyor. Birçok dünya ülkesinden fazla bir oran demek bu. Bir taraftan da, müthiş bir iş gücü demek.
Özellikle birkaç yıldır sıklıkla bu yeni neslin iş süreçlerimize dahil olduklarını görmeye başladık.
Yüksek Öğretim sistemindeki yeni düzenlemeler ile bu tablo giderek gün yüzüne çıkacak. Artık iş deneyimli öğretim modelleri Yüksek Öğretimin öncelikle stratejileri arasında. Çıktı kalitesinin izlenmeye başlandığı Yüksek Öğretimde iş başında eğitim modeli doğal olarak bu yeni nesil ile önceki kuşakları bir araya getirmeye başladı.
Tam da bu evrede Yüksek Öğrencimdeki yeni stratejiler Üniversitelerin odak alanlarını belirleme noktasında yol gösterici durumda. Doğal olarak, yeni kuşaklar odak stratejilerde daha başarılı olma şansını ellerinde tutacak.
İstanbul Ticaret Üniversitesi Kariyer Planlama Merkezi (Kamer) tarafından gerçekleştirilen bir iş
gücü araştırması da, kuşaklar buluşmasının önemli sorunları da ortaya çıkarabileceğini gösteriyor.
Bu önemli ve gerçekçi bir tahmin. Bu tahminin yakın zamanda ciddi iş ve çalışma problemleri
doğuracağı da ortada.
Teşhis, çetrefilli konuların çözülmesinde önemli bir aşama. Tedavi yani ne yapılması gerektiği
hususundaki alınan kararlar ve geliştirilen stratejiler bize muhakkak yol gösterici olacaktır. Olası
riskli sonuçların toplumsal, sosyolojik ve psikolojik etkenler ile değerlendirilmesinde ve bu kuşaklar arası buluşma ve ayrışma evrelerinde özellikle yeni nesle destek olunmasında faydalar
bulunmakta.
Buradan yola çıkarak, yönetim erklerinin CEO’lardan başlamak üzere tüm kademelerde yeni nesle rehberlik etmesi ve koçluk hizmetlerinin artırılması önemli bir aşama olacaktır. Yeni nesle karşı davranış modellerimizi gözden geçirmemiz için vakit çoktan dolmuş durumda.
Zira, yeni neslin istek ve eğilimlerini anlamadan geliştirilen birçok pazarlama ve iletişim stratejisi
çok hızlı şekilde yok olmakta, zincir etkisi ile piyasada yıkıcı etkiler bırakmaktadır. Hizmet ve ürün germe departmanlarının yeni nesli anlamadan yol alınamayacağını birçok örnekte görmekteyiz.
Sabır ve ciddi bir öngörü gerektiren bu süreçte 18 milyonluk bu devasa geleceğin iyi anlaşılması,
onların ihtiyaç ve taleplerinin net şekilde okunması, deneyimlenmesi şirketlerin kazancına kazanç katrken onları gelecekte değerli kılacak yegane sermaye olacaktır.
Yeni nesil, sabırsız değil vakitsiz, istikrarsız değil hemen vazgeçebiliyor, bunalım değil sıkılgan.
Geleceğimiz olan bu yeni nesle sahip olmak zorundayız. Teknoloji odaklı iletişimi hayatının
merkezine koyan bu yeni nesilde insani iletişim kabiliyetlerinin geliştirilmesi çok önemli bir faktör.
Çünkü, iş dünyasının geleceği çok iyi planlaması ve hayatta kalmak adına yeni nesli anlamlandırma araştırmalarına katkıda bulunmaları gerekmekte. Hayatta kalmanın yanısıra,
büyümek, potansiyeli artırmak adına 18 milyonluk yeni nesli anlamak ve onları bir müşteri olarakgörmeyen, sömürge bireyleri olarak tanımlamayan, onları geleceğimiz olarak görerek bu hızlı ürece hazır olmamız hayati öneme sahip gibi görünüyor.
Dolayısı ile, sosyal ve dijital medyaya karşı duruşuyla ayakta kalmayı hayal eden patronların ve iş liderlerinin hayallerinin gerçekleşmesi yakın zamanda yada uzak zamanda mümkün görünmüyor.
Şimdi geleceğimize yol gösterme ve sahip olma vakti.
Adnan Eceviş
İstanbul Ticaret Üniversitesi
Genel Sekreter Yardımcısı