Psikoloji alanında uzman akademisyenler; Doç. Dr. Ayten Zara, Prof. Dr. Tamer Aker, Yrd. Doç. Dr. Murat Paker ve Yrd. Doç. Dr. Elif Akdağ Göcek, yaşanan terör saldırılarının yarattığı tahribatın yanı sıra ortaya çıkan öfke, korku, güvensizlik, çaresizlik, keder ve kaygı gibi duygularla başa çıkabilmenin yollarını katılımcılarla paylaştı.
“İnsanın insan olabilmesi için, insanlığa ihtiyacı var”
BİLGİ Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayten Zara, “Travmatik Kayıplar, Etkileri ve Matem Süreci: Nasıl Daha İyi Başa Çıkabiliriz?” başlığıyla bir konuşma yaptı. İnsanın insan olabilmesi için, insana sığınmasına ihtiyacı olduğunu söyleyen Zara, “Nesiller arası barış ve umut dolu bir yaşam için travma ve kayıpların yaslarının tutulması çok önemlidir. Geçmiş hala incitiyorsa geçmemiş demektir. Bu nedenle travma hafızası bir sonraki nesiller tarafından sahiplenilir ve yeniden yaşanılır. Travmatik olayların sonrasında, acı ve yas süreci kolektif olarak paylaşılmalıdır. Bu kayıpların, acıların bir daha asla yaşanmaması ve kolektif bilinç için anıtlar ve müzeler gibi hatırlatıcılara ihtiyacımız var” dedi.
Prof. Dr. Tamer Aker: “Savaş ve terörün önüne geçmek en etkili koruma biçimidir”
Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı Yüksek Lisans Program Direktörü Prof. Dr. Tamer Aker ise, “Savaş ve Terörün Değişen Yüzü: Türkiye'deki Etkileri ve Toplumsal Travma Çalışmaları” başlıklı konuşmasında, travma sonrasında erken dönemde ruhsal açıdan koruyucu ve önleyici hizmetlerin düzenlenmesinin önemine dikkat çekti. Aker, şöyle konuştu: “Koruyucu hizmetler kapsamında yaşanan terör eylemi ve travma sonrasında, olup biten ile ilgili olarak hızlıca bilgi toplanmalı ve toplumla paylaşılmalıdır. Travma yaşayan kişileri korumaya yönelik ilk aksiyon ise, travma alanının hızlıca eski haline getirilme çalışmalarının organize edilmesi ve ardından travmaya maruz kalan kişilerin hızlıca o ortamdan uzaklaştırılmasıdır.”
“Terör, insanın bedensel ve ruhsal bütünlüğüne karşı işlenen bir suçtur”
Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Program Direktörü Yrd. Doç. Dr. Murat Paker’in konuşma başlığı ise “Psiko-Politik Açıdan Terör ve Türkiye” idi. Paker, şunları söyledi: “Herhangi bir travmatik olayla başa çıkmanın en önemli yollarından biri bunu anlamlandırmaktır. Özellikle son günlerde Türkiye gündeminde yaşanan terör olayları doğrultusunda, güven ve öngörülebilirlik duygusu sarsılmaktadır. Aslında terör kelimesi için herkesin kesin olarak katıldığı tek bir anlam olmamakla beraber, en önemli noktası insanlığa; insanın bedensel ve ruhsal bütünlüğüne karşı işlenen bir suç olmasıdır” dedi. Terörizmin çok değişkenli, oldukça karmaşık bir süreç olduğunu vurgulayan Paker, bu meseleyi daha iyi kavrayabilmek için bireysel faktörlerin yanında bu yöntemleri kullanan gruplara özgü ve bu grupların ortaya çıkmasını besleyen sosyo-politik faktörleri de değerlendirdi. Bu faktörler arasında eşitsizlik, sosyal adaletsizlik, ayrımcılık ve demokrasi eksikliğine dikkat çekti.
Terörle başa çıkmak için neler yapılması gerektiği hakkında da bilgiler paylaşan Paker, bireylerin politik katılımlarının olmasının gerekliliğine değinerek, öz bakımın, paylaşımın, güçlü sosyal ilişkiler kurmanın ve sanatın bu süreçteki önemini vurguladı.
“Şiddete şahit olmak ve maruz kalmak, çocukları koruyamadığımızın işaretidir”
Klinik Psikoloji Bölümü Yüksek Lisans Çocuk-Ergen Alt Dal Program Direktörü Yrd. Doç. Dr. Elif Akdağ Göcek ise, “Çocuklar ve Terör: Terör ile Büyümek” başlıklı konuşmasında, dinleyicilere önerilerde bulundu. Göcek “Toplum olarak, çocukları ihmal ediyoruz. Çocukların travma yaratan ortamlarda büyümeleri onların ileride kızgın, endişeli, duygularını düzenlemede zorlanan, insanlara güvenmeyen yetişkinler olmalarına yol açacaktır. Çocukların şiddete şahit olması veya maruz kalması acil olarak durdurulmalıdır” dedi.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ile belirlenen çocukları korumaya yönelik temel ilkelerin tam anlamıyla doğru bilinmediğinin ve yeterli olarak uygulanmadığının altını çizen Göcek, travma sonrasında çocukların şiddet içerikli olayları yetişkinlere göre anlamlandırmada farklı olduklarını belirtti. Çocuklarla yapılan travma sonrası çalışmalarda ailelerin de mutlaka tedavi sürecine katılmalarını ve yaşanılanların konuşulmasının önemini vurguladı. Ayrıca, çocukların tanık oldukları olayları oyunlaştırmalarına yardımcı olacak oyuncakların ve oyun ortamlarının sağlanması gerektiğini belirtti.
Detaylı Bilgi:
Meral Gemici / Artı İletişim Yönetimi / 0212 347 03 30 – 0533 363 19 65 / bilgi@artipr.com.tr
Gökçe Kopuk / İstanbul Bilgi Üniversitesi / 0212 311 7341 / gokce.kopuk@bilgi.edu.tr
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hakkında:
1996 yılında Türkiye’de üniversite yaşamına yeni bir soluk getirmek amacıyla yola çıkan ve kurulduğu günden bu yana öğrencilerine uluslararası gelişim fırsatları sunan İstanbul Bilgi Üniversitesi, Laureate International Universities ağının Türkiye’deki tek üyesidir. Yaklaşık 1000 kişilik bir öğretim kadrosuna sahip olan İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin 25.000’i aşkın öğrencisi ve 30.000’e yakın mezunu bulunmaktadır. İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sosyal ve Beşeri Bilimler, Hukuk, İşletme, İletişim, Mimarlık ve Mühendislik ve Doğa Bilimleri fakültelerinin yanı sıra yüksekokulları, meslek yüksekokulları ve enstitüleri çatısı altında 200’e yakın ön lisans, lisans ve doktora programı sunmaktadır. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin İstanbul’un merkezinde, santralistanbul, Dolapdere, Kuştepe ve Koztayağı olmak üzere dört kampüsü bulunmaktadır. İstanbul Bilgi Üniversitesi Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) tarafından verilen “Mükemmellikte Yetkinlik 4 Yıldız Belgesi”ne sahiptir. Yükseköğretim Derecelendirme Kuruluşu QS’in, 2016 yılı “Gelişmekte Olan Avrupa Ülkeleri ve Orta Asya Üniversiteleri Sıralaması”nda, BİLGİ, en iyi 130 üniversite arasında yer almaktadır. Sıralamaya göre, BİLGİ Türkiye’deki en iyi 4 vakıf üniversitesi arasında bulunmaktadır.